Birçok sindirim hastalığının benzer semptomları var. Peki, bu semptomları nasıl tanıyacağız ve ne zaman doktora gitmeliyiz? Yazımızda bu sorunun cevaplarını aradık.
İnsanlar sindirim sistemi hastalıkları hakkında konuşmaktan pek hoşlanmazlar ama sindirim sorunları sandığımızdan daha yaygındır. İşte size en yaygın sindirim rahatsızlıklarını işaret eden, dokuz semptom ve mevcut en etkili tedavilerine de kısaca bir bakış. Bu sorunlardan birine sahip olduğunuzdan şüpheleniyorsanız, doktorunuzla konuşmakta gecikmeyin.
1-REFLÜ HASTALIĞI
Mide asidi yemek borunuza geri döndüğünde göğsünüzün ortasında yanan bir ağrı hissedebilirsiniz. Bu semptom sizde reflü hastalığının olduğuna dair en önemli işarettir. Reflü, genellikle yemeklerden sonra veya geceleri ortaya çıkar.
Arada bir mide ekşimesi yaşanması yaygın olsa da günlük hayatımızı etkileyen veya haftada en az iki kez ortaya çıkan semptomlara sahip olmak, reflünün bir işareti olabilir. Kalıcı mide ekşimesi, ağız kokusu, açıklanamayan diş aşınması, mide bulantısı, göğsünüzde veya karnınızın üst kısmında ağrı yaşarsanız veya yutma veya nefes almada sorun yaşarsanız, mutlaka doktorunuza görünün.
Çoğu insan, semptomlarını tetikleyen belirli yiyecek ve içeceklerden kaçınarak veya reçetesiz satılan mide asidini azaltan veya mide asidi üretimini ve yemek borusu iltihabını azaltan diğer ilaçları alarak rahatlarlar. Yatak başını yükseltmek, yemekten sonra uzanmamak ve sigarayı bırakmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri de yardımcı olabilir. Bununla birlikte, bazı ülser vakaları, asit bloke edici ilaçlar ve hatta ameliyat gibi daha güçlü tedaviler gerektirir.
2- SAFRA TAŞLARI
Safra taşları; sindirim için safrayı depolayan ve salgılayan küçük, armut biçimli bir kese olan safra kesenizde oluşan sert birikintilerdir. Safrayı oluşturan maddeler (genellikle kolesterol veya bilirubin) çok konsantre hale geldiğinde ve sert bir taş oluşturduğunda safra taşları oluşabilir.
Safra taşları, safra kesesinden bağırsaklara giden kanalları tıkadığında, sağ üst karın bölgesinde keskin bir ağrıya neden olabilirler. Bir sonraki adım genellikle safra kesesini çıkarmak için ameliyattır.
3- ÇÖLYAK HASTALIĞI VE GLUTEN İNTOLERANSI
Çoğu zaman çölyak hastalığı olan kişilerin yüzde 83’ünün bu hastalığa sahip olduklarını bilmiyor veya farklı bir durumla yanlış teşhis konulabiliyor.
Çölyak hastalığı, buğday, çavdar ve arpada bulunan bir protein olan glutene karşı bir bağışıklık reaksiyonudur. Gluten içeren besinler yendiğinde bağışıklık sisteminiz saldırıya geçer; ince bağırsaklarınızdaki, yediğiniz yiyeceklerden besinleri emmenize yardımcı olan parmak benzeri çıkıntılara zarar verir. Çocuklarda semptomlar; karın ağrısı, şişkinlik, ishal, kabızlık, kusma ve kilo kaybını içerebilir. Yetişkinlerdeki semptomlar da benzer olup ayrıca anemi, yorgunluk, kemik kaybı, depresyon ve nöbetleri içerebilir.
Çölyak hastalığının tek tedavisi gluten yemekten tamamen kaçınmaktır. Glutenin yaygın alternatifleri arasında; kahverengi pirinç, kinoa, mercimek, soya unu ve mısır unu ve bulunur.
Çölyak hastalığı için yapılan test sonucu negatif olabilir, ancak gluten intoleransı veya hassasiyeti olabilir. Gluten intoleransı da Çölyak hastalığı ile aynı semptomları gösterebilir, ancak gluten intoleransı bir bağışıklık bozukluğu değil, bir sindirim bozukluğudur. Bu nedenle bağırsağa zarar vermez veya anemi veya kemik kaybı gibi sorunlara neden olmaz.
4- CROHN HASTALIĞI
Crohn hastalığı, inflamatuar barsak hastalığı (IBD) adı verilen bir grup sindirim koşulunun bir parçasıdır. Crohn’lar, gastrointestinal sistem yolunun herhangi bir bölümünü etkileyebilir, ancak en yaygın olarak, ince bağırsağın sonunu kalın bağırsağın başlangıcına veya kolona bağlayan terminal ile kalın bağırsağı etkiler.
Hastalığa tam olarak neyin neden olduğu bilinmemekle beraber, genetiğin ve aile öyküsünün rol oynayabileceği düşünülüyor. En yaygın Crohn semptomları karın ağrısı, ishal, rektal kanama, kilo kaybı ve ateştir. Tedavisi de semptomlara bağlıdır. Tedavi seçenekleri arasında; topikal ağrı kesiciler, bağışıklık bastırıcılar ve ameliyat yer almaktadır.
5- ÜLSERATİF KOLİT
Ülseratif kolit semptomları Crohn hastalığına benzer, ancak sindirim sisteminin etkilenen kısmı yalnızca kolondur. Bağışıklık sisteminiz kolon astarınızı veya diğer maddeleri istilacılar zannederse, kolon astarında yaralar veya ülserler gelişir. Sık ve acil bağırsak hareketleri, ishalle birlikte ağrı, dışkınızda kan veya karın krampları yaşarsanız, mutlaka doktorunuza görünün.
İlaçlar iltihabı baskılayabilir ve rahatsızlığa neden olan gıdaları ortadan kaldırmak da tedaviye yardımcı olabilir. Şiddetli vakalarda, kolonun çıkarılması için ameliyat gerekebilir.
6- HUZURSUZ BAĞIRSAK SENDROMU
Sindirim sisteminiz hassas mı? Birkaç ay boyunca ayda en az üç kez mide ağrısı veya rahatsızlığınız oluyor mu? Bu soruların hepsine “Evet” yanıtını veriyorsanız sizde irritabl bağırsak sendromu (IBS) olabilir.
Uluslararası Fonksiyonel Gastrointestinal Bozukluklar Vakfı’na göre (International Foundation for Functional Gastrointestinal Disorders), insanların yaklaşık yüzde 5 ila 10’u IBS yaşıyor. IBS belirtileri, sert, kuru dışkıdan gevşek, sulu dışkıya veya her ikisine birden kadar geniş ölçüde değişebilir. Şişkinlik ve gaz da IBS’nin belirtileridir.
FODMAP diyeti sadece düşük lif anlamına gelmiyor
IBS’ye neyin sebep olduğu tam olarak bilinmemektedir, ancak semptomların tedavisi büyük ölçüde az yağlı, yüksek lifli yemekler yemek ve yaygın tetikleyici gıdalardan (süt ürünleri, alkol, kafein, yapay tatlandırıcılar ve gaz üreten gıdalar) kaçınmak gibi diyetler üzerine odaklanır. Belirli karbonhidratlarda (fermente edilebilir oligosakkaritler, disakkaritler, monosakkaritler ve polioller) yüksek gıdaların ortadan kaldırılmasını içeren bir diyetin ardından, IBS semptomlarının azaldığı görülmüştür. Avrupa Beslenme Dergisi’nde 2021’de yayınlanan bir incelemede, araştırmacılar 12 makaleyi analiz ettiler ve düşük FODMAP diyetinin, kontrol diyetlerine kıyasla IBS’li kişilerde semptomları azalttığını ve yaşam kalitesini iyileştirdiğini buldular. Ancak, düşük FODMAP diyetinin mutlaka düşük lif anlamına gelmediğini de unutmayın.
Bazı araştırmalar ise; yoğurt gibi belirli gıdalarda bulunan ve takviye olarak satılan probiyotiklerin veya dost bakterilerin IBS’ye yardımcı olabileceğini düşündürmektedir. Nutrients dergisinde 2019 yılında yayınlanan bir incelemede, dahil edilen 11 çalışmadan yedisi, probiyotik takviyelerinin plaseboya kıyasla IBS semptomlarını önemli ölçüde iyileştirdiğini bildiriyor.
7- HEMOROİD
Büyük tuvaletinizden sonra klozette parlak kırmızı kan varsa, bu hemoroit belirtisi olabilir. Halk arasındaki adıyla basur bilimsel adıyla hemoroitler, anüste veya alt rektumda ağrılı ve kaşıntılı olabilen şişmiş damarlardır. Nedenleri arasında kronik kabızlık, ishal, bağırsak hareketleri sırasında zorlanma ve beslenmede lif eksikliği yer almaktadır.
Hemoroitleri daha fazla lif yiyerek, daha fazla su içerek ve egzersiz yaparak tedavi edebilirsiniz. Reçetesiz satılan kremler ve fitiller gibi evde tedaviler genellikle hemoroit semptomlarının giderilmesini sağlar. Ancak semptomlar devam ederse, hemoroitleri cerrahi olarak çıkarmak için reçeteli ilaçlar kullanılabilir veya hemoroit ameliyatı gibi tıbbi bir prosedür gerekebilir.
8- DİVERTİKÜLİT
Genellikle kalın bağırsak kasının zayıf bölgelerinde oluşur. Tek keseye divertikül denirken, bunlar sayıca çok fazlaysa divertikülozis olarak adlandırılır. Bu kesecikler herhangi bir nedenden dolayı iltihaplandığında meydana gelen hastalığa divertikülit denir.
Divertikül, genellikle kalın bağırsakta zayıf olan alanların basınç altında kalması sonucunda gelişir. Bağırsağa uygulanan bu basınç, çeşitli büyüklükteki keselerin kolon duvarından dışarı fıtıklaşmasına neden olur.
Divertiküller divertikülitis (divertikülün iltihaplanması), perforasyon (delinmesi), striktür (kalın bağırsağın daralması), fistül (içi boş iki organ veya cilde anormal bir yol oluşması) ve kanama gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Divertiküler hastalık yaygındır ve çoğu zaman semptomlara neden olmaz tedavi gerektirmez. Yüksek lifli bir diyet, egzersiz ve bol su içmek divertikül gelişimini önlemeye yardımcı olabilir. Hafif divertikülit olguları antibiyotiklerle tedavi edilir.
9- ANAL FİSSÜR (MAKAT ÇATLAĞI)
Bilimsel ismi ile anal fissür, halk arasında yaygın ismiyle makat çatlağı, makat bölgesinde en sık görülen ağrılı sorunların başında geliyor. Dışkılama sırasında yırtılır tarzda ya da küçük bir cam parçası çıkarır tarzda şiddetli ağrı ya da acı hissine bazen küçük kanamalar da eşlik edebilir.
Makat çatlağı, sıklıkla makatın aşırı zorlanması yani aşırı ıkınma sonucunda oluşur. Nadiren de olsa ishal sırasında makat derisinin tahrişi ve altta yatabilen başka nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Üstelik makat çatlağı, bebeklerde bile sık görülür. Bu sorunun yaygınlığındaki en büyü pay, dışkılama zorluğu yaşanmasıdır. Bu zorluk nedeniyle makatta yüzeysel çatlaklar oluşur ve bunlar akut (geçici) olarak kabul edilir. Komplike olmayan durumlarda bazı makat çatlakları basit tedavi yöntemleri ile iyileşebilir. Fakat bazı kişilerde çatlak, uzayarak ve derinleşerek kronik bir hal alabilir. Üstelik her dışkılama sırasında, dışkı buradaki yarayla temas eder ve iyileşme gecikir. Bu da makat iç kasının kasılmasına neden olur. Makat iç kasının kasılı kalması veya gevşememesi, çatlağın iyileşmesini engeller. Bu kişilerde makatta dinlenme basıncı (resting pressure) olarak tanımlanan sıkılık artarak bir sertliğe dönüşür.
Tedavi için nitratlı veya bitkisel kremler, cerrahi tedaviler gibi yöntemler kullanılıyor. Tedavi şekli, anal fissürün akut ya da kronik olmasına göre değişiyor.