Bütüncül sağlık anlayışında sağlıklı olmanın kavramı; yalnızca hastalık veya sakatlığın olmayışı değil, kişinin fizyolojik, emosyonel, sosyal-sistemik bilişsel yönden değerlendirilip, bir bütün içerisinde iyilik halinin olması ile tanımlanır.
Diyetisyen GAPS & PNI Terapisti Vildan KABATAŞ ÇELİK anlatıyor.
Bu etmenlerin tam bir bütün halinde olabilmesi için sağlıkta çeşitli koruyucu önlemlerin alınması gerekir. Beslenme de bu koruyucu sağlık önlemlerin en başında gelir.
Ancak günümüzde modern yaşamın da etkisiyle hava kirliliği, yoğun ilaç kullanımı, çevresel toksinler, kronik stres ve beslenme farklılığı gibi faktörler bağışıklık sistemimizi ve dolayısıyla sağlığımızı, enerjimizi olumsuz yönde etkiler oldu.
Bağışıklık sistemimiz bizleri hastalıklardan, kronik veya akut enfeksiyonlardan koruyan savunma hattımız.
Bağışıklık sisteminin iyi çalışmasının temelinde; fonksiyonel beslenme, hareketli bir yaşam, iyi bir uyku kalitesi ve stres kontrolü yatmaktadır.
Özellikle kış aylarına girerken günlük yaşamda vücudumuz pek çok yabancı madde(virüsler, bakteriler, mantarlar ve parazit) ile karşı karşıya kalır.
İmmün sistemimizin ( bağışıklığımızın ) amacı da her zaman hayatta kalmaktır ve vücuda giren bu yabancı maddeleri tanır onlarla savaşarak vücudu koruma altına alır.
Bunları yaparken de özellikle ‘antioksidan’ özelliği yüksek bir beslenmek gerekir.
Antioksidan içerikli beslenme demek; temelinde, temiz gıda dediğimiz, organik üreticiden tüketmek ve kırmızı-mor renkli sebze ve meyveleri bol bol sofralarda bulundurup, baharatlardan mutlaka faydalanmak diyebiliriz.
Antioksidan beslenme neden önemli diye bakarsak; gün içerisinde metabolizmamızda meydana gelen milyonlarca biyolojik süreçte, yan ürünler meydana gelir. Bunları temizlemek, vücuttan uzaklaştırmak ve bazen toksinlerle, hastalık durumlarında da virüs-bakterilerle savaşmamız gerekir.
Bu anlamda da antioksidan özelliklere sahip mikro besinlerin (örneğin, A, C ve E vitaminleri, bakır, çinko, iyot ve selenyum…) diyet ile yeterli alımı veya eksikliğinde takviye edilmesi, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve dengelemek için elzemdir.
Bağışıklığımızın en güçlü askerlerine yakından bakacak olursak;
C vitamini; meyve ve sebzelerde yüksek oranda bulunan antioksidan bir mikro besin ögesidir. Oksidatif stresi azaltarak hücre yaşlanmasının önüne geçer, kolesterol seviyelerini düşürür, antiviral etkisiyle grip ve soğuk algınlığına karşı bağışıklık sistemini güçlendirir. Ayrıca vücut, bağ dokusunu oluşturan kolajen, L- karnitin gibi maddeleri C vitamini kullanarak sentezler. C vitamini demir içeren besinlerle birlikte tüketildiğinde demirin emilimini arttırarak demir eksikliği anemisini engeller. C vitamini özellikle enfeksiyonlarda da oluşan oksidatif stres dediğimiz hastalık yapıcı yan ürünlerle savaşmakta oldukça etkilidir. Günümüzde özellikle ester-c ve lipozomal formlarda takviyeleri bulunan C vitaminin bu formları, hem emilim açısından çok daha iyi bir etkiye sahiptir, hem de mide
Yine bu formların bilinen en temel farkı, Ester-c‘nin uzun süreli ve yüksek doz C vitamini kullanımında meydana gelebilen böbrek taşı oluşturma riskleri çok daha düşükolmasıdır.
Lipozomal formun da klasik c vitaminlerinden farklı olarak vücuttaki biyoyararlanımının ve bağırsak emiliminin daha yüksek olduğu bilinmektedir.
C vitamininin başlıca besinsel kaynakları ise; domates, kuşburnu, kivi, çilek, papaya, mango greyfurt, brokoli, ıspanak, maydanoz, bürüksel lahanası ve kara mürverdir.
Kara mürver yine özellikle viral enfeksiyonlarda popüler olarak tüketilir. Çünkü antioksidan özelliklere sahip flavonoidler, kaempferol, rutin, kuersetin ve fenolik asitler içerir. Demir eksikliğine iyi gelmesinin yanı sıra yanı sıra hücre hasarını önlemeye de yardımcı olur.
Yine vücudumuzdaki en güçlü koruyuculardan olan ve karaciğerimizden salgılanan Glutatyon peroksidaz enziminin yapısında bulunan selenyum kaynağından yüksek beslenmek, bağışıklık sistemimiz için oldukça kıymetli. Selenyumun başlıca zengin olduğu gıdalar; koyu yeşil yapraklılar, ıspanak, yeşil bezelye, brokoli, hindi, biftek, tavuk, balık ve yengeç gibi et, tavuk ve deniz ürünleri, Brezilya cevizi, doğal yumurtadır. Yetişkinler için günde ortalama 2 adet selenyum tüketmek, günlük ihtiyacı karşılamaya yardımcıdır.
Brezilya cevizi aynı zamanda, beyin fonksiyonlarının düzenlenmesinde önemli rol oynayan antioksidan özellikte ellagik asit içerir.
Selenyum ve E vitamini antioksidanı vücudumuzda beraber çalışırlar. Yetişkinlerde tiroit, gram doku başına en yüksek selenyum miktarına sahip organdır. Tiroit için antioksidan işlev ve hormon metabolizmasında selenyum elzem bir mineraldir
E vitamini diğer bir adıyla tokoferol, oksidatif stresi önleyerek bağışıklık hücrelerini radikal hücre hasarına karşı korur. Antienflamatuvar ve antioksidan etkisiyle anti-aging görevi görerek, cilt sağlığının geliştirilmesine ve korunmasına yardımcı olur. Yeterli miktarda E vitamini alınmasının kalp hastalıkları riskini ve PMS semptomlarını azalttığı saptanmıştır.
Vücutta makro ve mikro besinler yeterli olduğunda; tüm sistemler birbiri ile bir denge halinde çalışır ve öncelikli bir enerji dağılımı vardır. Ancak özellikle viral enfeksiyonların da arttığı kış aylarında bağışıklığımızı ekstra desteklemek adına yüksek antioksidan içerikli beslenmek ve yetersizliğinde uzman kontrolünde takviye etmek bir adım daha önemlidir.
ANTİOKSİDAN İÇERİĞİ YÜKSEK GIDALAR:
GOJİ BERRY
NAR
BÖĞÜRTLEN
SARIMSAK
ISPANAK
AHUDUDU
PANCAR
SOĞAN
SUMAK
KAKAO
YEŞİL ÇAY
NAR
ZENCEFİL ZERDEÇAL
BROKOLİ , LAHANAGİLLER AİLESİ