Son zamanlarda sıvı yüz germe, iple yüz germe, ultrasonik ve lazerle yüz germe gibi deyimleri çokça duyuyoruz.
Klasik olarak cerrahi tekniklerle yüz ve boyun bölgesinin gerilmesi, yağ enjeksiyonu yapılması, alt ve üst göz kapaklarının fazlalıklarının alınması ve estetiği, kaş kaldırılması gibi teknikler çok uzun yıllardır var olan ve kabul görmüş olan tedavi yöntemleridir. Ancak son yıllarda özellikle insanların çalışma ve günlük hayatına hızla dönme istekleri, ameliyatlardan korkmaları veya yanlış bilgilendirmeleri nedeniyle başka teknik arayışları çok ön plana çıkmıştır.
Profesör Doktor Selahattin Özmen, MD, FACS, FEBOPRAS
Koç Üniversitesi Tıp fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Burada hatırlanması gereken en önemli konu hastalara en uygun tekniğin seçilmesi ile en iyi sonucun alınabileceğidir. Güncel olarak tabii ki elimizde ip askılar veya çeşitli dolgularla ve buna ek olarak uygulanan lazer ve mezoterapi teknikleri ile uygun hastada çok iyi sonuçlar alabilmekteyiz. Ancak tüm bu teknikleri uygulayabilen bir kişinin (Bu bir plastik cerrahtır) size önereceği tedavi ile cerrahi bir işlem yapamayan bir hekimin önereceği tedaviler arasında fark olabilir. Amiyane tabirle elinde sadece bir çekici olan kişi sadece çivi çakabilir. Bu nedenle uygun olsun olmasın her başvurana ip ile askı yapmak, çeşitli ultrasonik cihazlarla veya lazerlerle yüz germe yapabileceğini iddia etmek veya sadece dolgu uygulayarak ben sıvı yüz germe yapıyorum deyip hastaların yüzünü aşırı bir şekilde şişirmek çok uygun bir tedavi yöntemi olmayacaktır ve alınan sonuçlar da optimal düzeyin altında kalacaktır.
Peki nasıl bir seçim yapmak gerekiyor?
Burada en önemli olay hastanın genel yaşlanma paterni, yüzündeki yağ dokusunun ve kemik dokusunun ne kadar eridiği, yüzündeki deri sarkmasının miktarı ve anatomik olarak yüz kemiklerinin yeterince güçlü olup olmadığı veya geriye yerleşimli olup olmadığıdır.
Klasik olarak kişisel farkları ayıracak olursak 55 yaşına kadar iple askı teknikleri kullanılabilir. Ancak bazı hastalarda deri sarkması ileri düzeyde olduğu için bunlar yeterli olmayacaktır. İp askının genellikle dikenli tel veya kılçık gibi bir yapıda olması nedeniyle dokunun sıyrılmasıyla etkinliğini kaybetmesi veya ekstra toplanan fazla deriler hastada ciddi anlamda rahatsızlık oluşturabilir. Katlanan bu deliler genellikle birkaç hafta veya birkaç ay içinde tamamen düzelse de aslında dokunun gevşemesine de bağlı olarak bir miktar etkinlik kaybı da söz konusu olabilir.
Askılar eriyen tipte veya hiç erimeyen tipte olabilirler. Eriyen askıların genel sorunu etkinliklerinin kısa sürmesidir, altı ay veya bir yıl gibi süreleri genellikle geçmezler. Hiç erimeyen naylon veya silikon yapıdaki askı materyallerinin çok daha uzun süreli etkili olmaları beklenmesine rağmen, bu materyallerin yabancı cisim reaksiyonları, enfeksiyonlar, irritasyonlar ve cilde ekspoze olmaları gibi problemleri doğurmaları çok olasıdır. Her ne kadar askı uygulamaları uygun hastada çok faydalı sonuçlar sağlaya bilse de askı dışında cerrahi hiçbir teknik becerisine sahip olmayan kişilerin yanlış hasta seçimleri veya endikasyon zorlamaları nedeniyle suboptimal veya istenmeyen sonuçlar sıklıkla ortaya çıkmaktadır.
Askılar dışında yüz gençleştirme amacıyla kullanılan bir diğer ürün ise dolgulardır. Tarihsel olarak hiç istenmeyen sorunlara yol açan ve çok sık kullanılan parafin, silikon, teflon gibi dolguların yarattığı ciddi komplikasyonlar mevcuttur. Bu tarihi dolgular ciddi kitleler, enfeksiyonlar, kronik reaksiyonlar ve kangrenlere neden olmuşlardır. Bu nedenle bu dolgular günümüzde aklı başında hiç kimse tarafından tercih edilmemektedirler.
Günümüzde en çok tercih edilen dolgular hyaluronik basit bazlı eriyebilen dolgulardır. Hyaluronik asit içeren yüzlerce dolgu çeşidi mevcuttur. Bunların üretim şekilleri nedeniyle kalıcılığı birkaç haftadan 2 yıla kadar sürebilmektedir. Bu ürünlerin birkaç avantajı vardır. Öncelikle eriyebilir olmaları bazen hastalar tarafından dezavantaj gibi görülse de aslında büyük bir avantajdır. İstenmeyen bir etki ortaya çıktığında ürünün eriyebilmesi sorunun genel olarak çözülebilmesini sağlayabilir. Halbuki kalıcı bir dolguyla ortaya çıkan istenmeyen sonucun geri dönmesi çok olası değildir. Ancak bu dolgularla da pek çok komplikasyon ortaya çıkabileceğini akılda tutmak gerekmektedir. Bu komplikasyonların çözümü için dolguların hyaluronidaz enzimi ile çözülebilmesi çok büyük bir avantajdır.
Bu tip eriyen dolguları seçerken kaliteli bir ürün seçmek sorun yaşama riskini azaltır ancak sıfırlamaz . Damar içlerine enjeksiyonlarının çok ciddi komplikasyonlara, kangrenlere ve hatta körlüğe bile yol açabileceğini hatırlamak gerekir. Bu nedenle dolguyu yapan kişinin çok iyi bir anatomi bilgisine sahip olması, oluşabilecek sorunları çözebilme yetisine sahip olması, yara bakımı konusunda uzman olması ve estetik bir görüşe sahip olması bunun yanında normal yüz görünümünü çok iyi bilmesi gerekmektedir. Bu nedenle eline iğne alan her kişinin, bu bir doktor dahi olsa, bu tür uygulamaları yapması uygun değildir.
Dolgularla ilgili en büyük sorunlardan biri yarı kalıcı ve kalıcı dolguların uygunsuz olarak kullanımı ve bunların uzun vadede enfekte olmalarıyla hastaların yaşadığı tedavisi çok zor komplikasyonlardır. Kalıcı dolguları maalesef genellikle yaptığı işin ne gibi sorunlara neden olabileceğini tahayyül bile edemeyen plastik cerrahi dışında bazı hekimler veya diş hekimleri kullanmaktadır. Bu konuda özellikle adı çok geçen bir kadın doğumcu, bir eczacı kalfası, birkaç pratisyen hekim ve diş hekimi kaynaklı olarak çok sayıda sorun yaşamış hastayı dönem dönem tedavi etmeye çalışmaktayız ancak bu hastaların problemleri öylesine büyük ki bazen hayat boyu bu sorundan kurtulamayacaklarını düşünebiliyoruz. Bu kalıcı dolguları uygulayan bir diğer grup ise nelere yol açabildiğinin farkında olmasına rağmen maalesef açgözlülükten dolayı bu uygulamaları yapmaya devam etmektedirler. Bu tür dolguların büyük bir kısmının Sağlık Bakanlığınca yasaklanmış olduğunu hatırlatmak isterim, yarım saatte kalçanızı ameliyatsız büyütüyoruz, memenizi ameliyatsız büyütüyoruz gibi toplumu kandırmaya yönelik reklamlara asla kanmamanızı, bu konuda gerekli resmi kurumların cezai yaptırımlarını ve denetimlerini düzenli olarak uygulamaları gerektiğini düşünüyoruz.
Yüz gençleştirme de uygulanabilecek bazı teknolojik cihazlar da piyasada giderek artan sayıda yerini almaktadır. Bunların en başında çeşitli lazerler, radyo frekans cihazları, fokuslu ultrasonlar, dermapen ve dermarolller gibi ürünlerle bunların radyo frekanslı türleri gelmektedir. Bu tür enerji bazlı cihazlar genellikle daha yüzeysel gençleştirmeler konusunda kullanılmaktadırlar. Yüzdeki lekelerin giderilmesi, ince çizgilerin giderilmesi, akne skarlarının azaltılması ve yüz derisinin canlandırılması konularında her geçen gün sayıları artan cihazlardan faydalanmaktayız. Ancak hiçbir cihazın mucizevi olmadığında hatırlatmakta fayda vardır.
Son olarak özellikle 100 bölgesine ve vücut bölgesine uygulanan elektrotlarla kasların çalışmasını sağlayan ve yüzde belli alanlarda lifting etkisi olan cihazların da son zamanlarda piyasada yer aldığını görüyoruz. Bu cihazların da belli derecede sarkıklıkları giderme konusunda faydası olduğunu söyleyebiliriz.
Son söz olarak elimizde çok fazla değişik sayıda teknik ve malzeme mevcut. Bu malzemelerin ve tekniklerin her hasta için en uygun olanlarını seçmek optimal sonuç almamızı sağlayacaktır. Ancak sadece belli bazı işlemleri yapabilen, özellikle cerrahi yapamayan bir kişinin size sunacağı alternatifler genellikle sınırlı olacaktır. Davranış şekli cerrahi işlemleri kötüleme yönünde olabilir, sizi cerrahi işlemlerden vazgeçirme yönünde olabilir ve genellikle daha yetersiz sonuçlar almanıza neden olabilir. Endikasyon varsa en iyi sonucun hemen her zaman cerrahi tekniklerle elde edilebileceğini söyleyebilirim. Hepinize sağlıklı günler dilerim.