İstanbul Medipol Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde dekanlık görevini sürdüren Prof. Dr. Gülden Zehra Omurtag, fakültelerindeki eğitim programının 25 Ocak 2019 tarihinde ECZAK ve ECZAKDER tarafından 6 yıl için ‘Tam Akreditasyon’ aldığını belirtiyor. Omurtag, şu anda Türkiye’de tam akreditasyon almış 14 eczacılık fakültesinden biri olduklarına vurgu yapıyor.
İlkokul, ortaokul ve liseyi Tekirdağ Namık Kemal İlkokulu ve Namık Kemal Lisesi’nde bitirdikten sonra şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden 1981 yılında mezun olan Prof. Dr. Gülden Zehra Omurtag, şu anda da İstanbul Medipol Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde dekanlık görevini sürdürüyor.
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1 yıl imalat ve kalite kontrol sorumlusu olarak endüstride görev yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji-Toksikoloji Anabilim Dalında yüksek lisans ve doktoramı tamamladım ve 1992’de mezun olduğum fakültemin Farmasötik Toksikoloji anabilim dalına öğretim görevlisi olarak atandım. Daha sonra yardımcı doçent, doçent ve profesör kadrolarına atandım. Akademik görevlerimin yanı sıra Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı, Müdürü, Dekan ve Rektör Yardımcısı idari görevlerinde bulundum. Dekanlar Konseyi Başkanlığı yaptım. 70’den fazla uluslararası ve ulusal makalem, 100’den fazla uluslararası ve ulusal bildirim, uluslararası ve ulusal kitaplarda bölüm yazarlıklarım var. 25’den fazla çağrılı konuşmacı olarak uluslararası ve ulusal kongrelere davet edildim. Tamamlamış olduğum 34 adet bilimsel araştırma projesinden 24’ünde yürütücü olarak görev yaptım. Google Scholar da da ‘h’ indeksim 18 ve 1713 atıfım var. Danışmanlığımda 21 yüksek lisans, 8 doktora öğrencim tezlerini tamamladı. Tez çalışmalarına halen devam eden öğrencilerim de var. 5 yılda bir başvuru ve değerlendirme sonucu verilen Avrupa Kayıtlı Toksikolog (European Registered Toxicologist, ERT) unvanını 3. kez aldım. Şu anda da İstanbul Medipol Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Dekanlık görevimi sürdürüyorum. Evli ve iki çocuk annesiyim. Eşim ve çocuklarım da akademisyen olarak görev yapıyorlar.
İş hayatınıza ilaç imalat ve kalite kontrol bölümünde başlamanız sizce hayatınızda ne gibi bir rol oynadı?
İlaç endüstrisinde başlangıçta imalat sorumlusu hemen sonra beraberinde gelen kalite kontrol sorumlusu görevlerim benim için çok güzel bir tecrübe oldu. Üretim her zaman insanı mutlu eder. Benim sağlık alanında bir ilaç firmasında insanlara şifa veren ilaçların üretilmesinde yaptığım titiz görev hem sağlayacağımı düşündüğüm fayda hem tam da eczacılık mesleğimi icra ediyor olmam nedeniyle beni çok mutlu etti. Kalite Kontrol Laboratuvarı’nda görev yaparken de imalattaki titizliğimizin sonucunda farmakopeye uygun yapılan analizlerde sağlıklı sonuçlar almaktan büyük keyif alıyordum. Laboratuvardaki bakteriyolojik analizler için kurduğumuz steril kabinde yaptığım testler de ilerideki akademik yaşantım için bana yararlandığım önemli tecrübeler kazandırdı.
Farmakoloji neden veterinerlik dalı içinde yer alıyor sizce?
Farmakoloji öncelikle interdisipliner bir bilim dalıdır. Tıp, veteriner, eczacılık, diş hekimliği, fakülteleri ile sağlık bilimleri fakültelerinin bazı bölümlerinde yer alan farmakoloji bilim disiplini veteriner fakültelerinde farmakoloji ve toksikoloji anabilim dalı içinde yer almaktadır ve bu anabilim dalında her iki bilim disiplini ile ilgili lisans ve lisansüstü eğitim alan öğrencilere bilgi verilmektedir. Farmakoloji insanları ve hayvanları hastalıklara karşı koruma ve tedavi etme amacıyla yararlanılan ilaçların özellikleri, etki mekanizmaları, kullanılışları ve dozlarını içeren farmakokinetik ve klinik farmakoloji konularını kapsar, bilinçli ve doğru ilaç kullanımının bilimsel temelini oluşturur.
Farmasötik toksikoloji nedir, biraz bizler için açar mısınız?
Farmasötik toksikoloji vücuda giren kimyasalların ve ilaçların biyolojik sistemle etkileşmeleri sonucu ortaya çıkan advers etkileri, zararlı sonuçlarını inceleyen, ilaçlar da dahil olmak üzere tüm kimyasal maddelerin toksik etkilerinin hücresel, biyokimyasal ve moleküler mekanizmalarını inceleyen, kimyasalların insan sağlığı üzerindeki etkilerini ve zararsızlık limitlerini belirleyen bir eczacılık disiplinidir.
ÖĞRENCİLERİMİZDEN GELEN TALEPLERİ DİKKATE ALIYORUZ
Öğrencilerinizin donanımlı eczacılar olarak hayata atılmaları için düzenlediğiniz eğitimler ve etkinlikler ile ilgili neler söylersiniz?
Fakültemizde öğrencilerimizi meslek hayatına hazırlama konusunda sunduğumuz ve bu dönem altıncısını gerçekleştirdiğimiz “Kariyer Günleri”, “Ulusal Eczacılık Kongreleri”, “Ulusal Çevre, Beslenme ve Mikrobiyota Sempozyumu”, “Sağlıkta Dijitalleşmenin Değere Katkısı ve Afet Yönetimi Boyutu Sempozyumu” ve “Eczacılık Günü” kapsamında gerçekleştirdiğimiz bazı etkinliklerin yanı sıra sosyokültürel gelişimleri konusunda vizyon sahibi olmaları için düzenlendiğimiz teknik ve kültürel geziler de bulunmaktadır. Fakültemizde öğrencilerimizin mesleki ve kişisel gelişimlerine katkı sağlaması amacıyla her iki yılda bir Algı ve Farkındalık Kongreleri (ALFAKON) düzenliyoruz. 2016’da birincisi, 2018’de ikincisini, pandemi nedeniyle üçüncüsünü 2022 yılında geniş bir konuşmacı ve öğrenci katılımı ile gerçekleştirdik. ALFAKON 2024 için şimdiden hazırlıklara başladık. ALFAKON kapsamında alanında çok değerli konuşmacılar, atölye çalışmaları ve yarışmalar yer alıyor. Bu kongrelerimiz 3 gün sürüyor ve Türkiye’deki ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki eczacılık fakültelerinden gelen kalabalık bir öğrenci katılımı ile gerçekleştiriliyor. Fakültemizin en aktif öğrenci kulübü olan MEDUPSA ile birlikte ‘Kadına Şiddet İnsanlığa İhanettir’ sloganı gibi her defasında farklı bir sosyal sorumluluk sloganı ile farkındalık yaratan çok başarılı organizasyonlar gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Üniversitemizin de içinde bulunduğu Erasmus+ gibi uluslararası öğrenci değişim programları ile öğrencilerimizin değişik kültürlerle tanışması desteklenmeye devam ediyor. Öğrencilerimizden gelen talepleri her zaman dikkate alıyoruz. Biz öğrencilerimize düşünmeyi öğreten, kişisel gelişim becerilerini arttırmaya yönelik eğitimler ve etkinlikler de düzenliyoruz. Çok kıymetli eğitimciler sosyal sorumluluk projesi olarak öğrencilerimize sertifikalı eğitimler veriyorlar. Ayrıca global bir ilaç firması ile Sürekli Eğitim Merkezimiz “Tavsiyen Eczanede 1 ve 2” projelerini gerçekleştirdi. Şimdi 3’üncüsünün çekimleri sürüyor ve çekimlerin Haziran ayında bitmesi planlanıyor. Eczacılık fakültelerinin 4. ve 5. sınıf öğrencileri başvurduklarında çevrimiçi sertifikalı eğitimlerini alabilecekler. Öğrenciler sürekli okumalı ve bilgilerini güncel tutmalılar, kendilerini yenilemeliler. Ayrıca İstanbul Medipol Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi işbirliği ile açılan kurslara benzer İstanbul Eczacı Odası gibi diğer eczacı odalarının da fakültelerle müştereken açtığı kurslar ve eğitimler var. Fakültemizdeki ve diğer fakültelerdeki öğretim üyeleri de bu eğitim ve kurslarda yer alıyorlar. Öğrencilerin bu eğitimlere mutlaka katılmaları gerektiğini düşünüyorum.
Fakültemizde Spor Eczacılığı dersini açtık ayrıca bu yıl Acil Durum ve Afet Eczacılığı dersini de açmayı planlıyoruz. Bizler aynı zamanda sosyalleşmiş bir eğitim veriyoruz. Burada soru şu: bunu nasıl başarıyoruz? Mesleğinde kayda değer başarılar elde etmiş çağrılı konuşmacılarımız oluyor. Başarı öykülerini anlatıyorlar. Hayata bakış açılarını aktarıyorlar. Düzenlediğimiz sosyal etkinliklerle öğrencilerimizi birbirleri ile kaynaştırıyoruz. Bunun dışında akredite olmuş bir fakülte olarak son derece kaliteli bir eğitim programımız var.
TÜRKİYE’DE VERİLEN ECZACILIK EĞİTİMİ AVRUPA’DA VERİLENDEN FARKSIZ
Uluslararası arenada Türkiye eczacılık eğitiminde nerede acaba?
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Eczacılık Eğitimi farklı bir biçimde yürütülüyor. Farkı orada Pharm. D. eğitimi olması. Eczacılar klinik eczacılar olarak mezun oluyorlar. Bununla birlikte fakülte mezunlarımızdan ABD’ye gidip eczacılık alanında denklik alanların sayısı her geçen gün artıyor. Avrupa ülkelerindeki eğitimler arasında bazı farklılıklar olmasına rağmen Türkiye’de verilen eczacılık eğitiminin Avrupa ülkelerinde verilen eczacılık eğitiminden bir eksiğinin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Eczacılık eğitiminin ve öğretiminin akreditasyonunu sağlamak amacıyla Ulusal Eczacılık Eğitimi Akreditasyon Kurulu (ECZAK) oluşturuldu. Daha sonra da ECZAKDER adıyla derneği kuruldu. ECZAK standartları belirlerken tüm Avrupa’daki eczacılık eğitimlerini ve eczacı yetkinliklerinin ne olması gerektiği inceledi. Bu yetkinlikleri dikkate alarak standartlar belirlendi. 2014 yılından itibaren Türkiye’deki eczacılık fakülteleri akreditasyon için bu kurula müracaat edebiliyorlar. Fakültemizdeki eğitim programı 25 Ocak 2019 tarihinde ECZAK ve ECZAKDER tarafından 6 yıl için ‘Tam Akreditasyon’ aldı. Şu anda Türkiye’de tam akreditasyon almış 14 eczacılık fakültesinden biriyiz.
ECZACI, AYNI ZAMANDA HALKIN EN YAKIN SIRDAŞIDIR
Klinik eczacılık ve eczacının sağlık danışmanlığı ile ilgili görüşleriniz neler?
Dünya Sağlık Örgütü klinik eczacılık konusunu çok önemsiyor ve mezun olacak eczacıların bu eğitimi almalarını öneriyor. Zaten Türkiye’deki eczacılık fakültelerinde Klinik Eczacılık Anabilim Dalları kurulmaya başlandı ve akredite fakültelerde bu anabilim dalı mevcut. Klinik eczacılık Türkiye’de aynı zamanda bir uzmanlık alanı olarak da kabul edildi. Fakültemizde klinik eczacılık alanında 2013 yılından bu yana yüksek lisans ve doktora eğitimi veriliyor. Klinik Eczacılık Anabilim Dalımız son derece özverili çalışıyor, öğrencilerimizi Klinik Uygulamalar dersi kapsamında hastaneye götürüyor. Klinik eczacılıkta lisansüstü çalışmalarını yapan ya da uzmanlığını tamamlayan eczacılara çok ihtiyaç var. Tıbbi hatalardan dolayı gerek Türkiye’de gerekse dünyada ölüm oranları yüksek. Klinik eczacıların hastanede istihdamları gerçekleştiğinde bu oranın düşeceği kanaatini taşıyorum. Ancak yasaya göre eczacı olarak mezun olan biri, klinik eczacılık eğitimi almasına rağmen, klinik eczacı olarak mezun olmuyor. Ancak klinik eczacılık uzmanlığı almış kişiler klinik eczacı olarak istihdam edilebilirler. Mezunlarımızdan hastaneye girenlerin sayısı da azımsanmayacak ölçüde. Eczacılar hem sağlık alanında donanımlılar hem de birinci basamak sağlık hizmetlerinde danışmanlık veren ve kamuyla iletişim halinde olan en yakın sağlık danışmanlarıdır. Bu danışmanlığı özveriyle ve gönüllü bir hizmet olarak sunuyorlar. Aynı zamanda halkın en yakın sırdaşıdır bir eczacı. Sağlıkla ilgili aklına takılan her konuda eczacıdan destek alabilir ve eczacılar gerektiğinde kişileri hekimlere yönlendirirler.
Sağlık danışmanlığı demişken, ilaç kullanımı kadar alternatif yöntemlere başvuru da artıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sağlık alanında eğitim almış bir meslek grubu olan eczacılar kanıta dayalı eczacılığı uygularlar. Kanıta dayalı eczacılıkta eczacının rolü; yüksek uyunca bağlı etkili, güvenli ilaç tedavisi ve ekonomik ilaç tedavisini sağlamak ve hastanın yaşam kalitesini artırmaktır. Kanıta dayalı tedavide eczacının katkısı ile tıbbi yanlışlar ve sağlık harcamaları azalır, bilimsel kanıtlar ise artar.
BİLİNÇSİZCE KULLANILAN ÜRÜNLER FAYDA YERİNE ZARAR VEREBİLİR
Örneğin sürekli görülen, mevsimsel özellik taşıyan boğaz ağrısı, hafif şiddette nezle gibi rahatsızlıklar da ilaç alternatiflerine başvurulabilir mi? Evet ise bunlar ne olmalı ve nasıl temin edilmeli?
Eczacılar eğitimlerinde tıbbi ve zehirli bitkiler ile doğal maddelerin de tüm özelliklerini öğrendikleri için botanik tanısı yapılmış, içeriği standardize edilmiş tıbbi bitkilerden hazırlanmış preparatları hazırlayıp kullanımları konusunda bilgilendirme yapabilirler. Tıbbi bitkilerin doğru tanısı ve içeriği kadar bahsettiğiniz şikayetler için de doğru yöntemlerle hazırlanıp kullanılması gerekir. Bu noktada da kullanılacak ürünler mutlaka eczacının danışmanlığı altında hazırlanmalı ve kullanılmalıdır. Bilinçsizce kullanılan ürünler fayda yerine zarar verebilirler.
Takviyeler konusunda da önemli bir danışmansınız. Takviyeler alanında marka ve ürün çeşitliliği çok hızlı büyüyor. Bu büyümeği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya nüfusu ve doğal ürünlere olan ilgi arttıkça takviyeler alanında artış olması ve ürün çeşitliliğinin büyümesi kaçınılmaz bir durum. Avrupa’da ve ABD’de takviyeler büyük bir pazar haline gelmiş. Ürünler son derece denetim ve kontrol altında satılıyor ve kullanılıyor. Aynı şekilde ülkemizde de gün geçtikçe çeşitlilik ve ilgi artıyor. Ancak bir yandan yapılan çalışmalar bazı ürünlerin gerçekten beklenen etkiyi oluşturmadığını ve içerikleri araştırıldığında ise farmakopelerdeki içerikler ve miktarlarla uyumlu olmadığını gösteriyor. Bu nedenle bu konuda çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Takviyeler konusunda da hekim ve eczacıya danışmadan bu ürünlerin kullanılmasının ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğini düşünüyorum.
Tüketiciler bu konuda nelere dikkat etmeli?
Tüketiciler bu ürünleri kesinlikle internetten değil eczanelerden ve eczacılara danışarak almalılar.
Nihai üreticiler olası suiistimalciler için nasıl bir yol izlemeli?
Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun ve Türk Eczacılar Birliği’nin ilgili birimleri ile iletişime geçip söz konusu durumlar hakkında görüş alabilirler.
Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Fakültemizin misyonu eczacılıkla ilgili her alanda hizmet vermek üzere, etik değerlere bağlı, ilaç etken maddelerinin hazırlanması, ilaç taşıyıcı sistemlerinin formülasyonu, farmasötik ürünlerin fiziksel, kimyasal, farmakolojik ve toksikolojik analizleri konusunda yetkin, ilacın hastaya ulaştırılmasından vücuttan atılmasına kadar geçen tüm safhalardan sorumlu farmasötik bakıma önem veren eczacılar yetiştirmektir. Vizyonu ise eczacılık ve ilaçla ilgili olarak tüm sağlık sektörünün ihtiyacı olan akademik bilgiyi uluslararası düzeyde üretip hizmete sunarak yaşam kalitesini artırmaya yönelik bir araştırma, öğretim, eğitim ve danışma merkezi olmaktır. Eczacılık fakültesi öğrencileri mezun olduktan sonra hangi işi yaparlarsa yapsınlar işlerini severek yapsınlar.