İkinci beynimiz de dediğimiz bağırsaklarımızın ne kadar öneme sahip olduklarını biliyoruz. Pek çok hastalığın altında bağırsak florasının zarar görmesi yatıyor. Doğumdan itibaren ihmal edilmemesi gereken bu sistemin önemli bileşenlerini yani probiyotik ve prebiyotikleri Ataşehir Arık Eczanesi sahibi Ecz. Ayşe Arık ile konuştuk.
Her geçen gün probiyotiklerin ve prebiyotiklerin önemi hakkında daha çok bilgiye ulaşıyoruz. Sadece sağlığımıza kavuşmak için değil, sağlıklı bir yaşam sürebilmek için de probiyotiklere ve prebiyotiklere ihtiyaç duyuyoruz. Tabii burada dikkat etmemiz gereken en önemli koşul eğer destek olarak dışarıdan temin edeceksek güvenilir ürünleri tercih edebilmek. Bu konuda da muhakkak hekiminize veya eczanıza danışmalısınız. Biz de öyle yaptık ve Arık Eczanesi sahibi Ecz. Ayşe Arık ile bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte o söyleşiden satırlarımıza yansıyanlar.
Öncelikle Sizi Biraz Tanıyalım Mı?
Tabii ki ben Ayşe Arık, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. Klinik Eczacılık Yüksek Lisansımı Medipol Üniversitesi’nde tamamladım. Meslek hayatıma, İstanbul Eczacı Odası’nda koordinatör olarak başladım. Ardından özel sektörde bir süre ürün müdürlüğü yaptım. 2007 yılından bu yana da Ataşehir Arık Eczanesi’nde hizmet veriyorum. Aynı zamanda ilaç sektörüyle paydaşlığımız devam ediyor. Çeşitli konularda hem moderatör hem de konuşmacı olarak mesleğime katkı sunmaya çalışıyorum. Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği’nde Dijital Eczacılık Komisyon Başkanlığı görevini yürütüyorum ve “eczacınınsesi.com” internet sitesinde yer alan “Dünyada Eczacılık” başlığı altında köşe yazılarımla eczacılık sektörüne katkıda bulunmaya çabalıyorum.
Eczanelerin anneler/ebeveynler için yeri bir başkadır. Eczacılar ile sık sık fikir alışverişinde bulunulur. Hele de kolikli bir bebeğimiz varsa… Siz neler söylemek istersiniz bu konuda?
Özellikle ne zaman bir ürün kullanılabileceği gibi…
Eczaneler birçok konuda danışmanlık verdiği gibi yeni doğan problemlerinde de ilk danışılan kurumlardan biri. Özellikle kolik bebekler ile ilgili sorular, ilk sıralarında yer alıyor.
Kolik, anne ve babaları en çok endişelendiren durumlardan birisidir. Sağlıklı bebeklerde haftada 3-4 günden, günde de 3 saatten fazla süren devamlı ağlama, kasılma ve huzursuzluk ataklarıdır. Genellikle 1.5 aylıkken atak yapar ve 3-4 aya kadar sürebilir. Nedeni tam olarak bilinmemektedir ama gelişmemiş sindirim sistemi, bağırsaktaki yararlı bakterilerin dengesizliği ilk akla gelen sebeplerin arasında gelir. Bu nedenle öncelikle probiyotik desteğiyle bu durumu bertaraf etmeye çalışırız. Bunun yanında çeşitli gaz damlaları, masaj yağları da eklenebilir. Ayrıca davranışsal değişiklikler de önerilerimiz arasındadır. 5S kuralını da ebeveynlere hatırlatıyoruz. Beş̧ S yöntemi; Swaddling (kundaklama), Side or stomach (yan/yüzükoyun yatırma), Sound (ses), Swinging (sallama) ve Sucking (emme/emzik)] kullanılması adımlarından oluşmaktadır.
Yenidoğan ve bebeklerde meydana gelen kolik, gaz sancısı ve hazımsız problemlerini gidermeye yardımcı gaz damlalarında öncelikle neye bakılmalı?
Bebeklerde kullandığımız ürünlerde, yetişkinlere göre çok daha dikkatli davranılmalıdır. Etken madde içeriği ruhsatlı bir ilaçsa; doz, ambalaj, saklama koşulu, üreten firma dahi çok büyük önem taşır. Özellikle probiyotikler söz konusu olduğunda hassasiyetimiz daha da artıyor. Doğru suş seçimi, gücü, kolonizasyona etki edecek sayısı yani CFU değeri, mide asidine, safra tuzuna dayanıklılığı, ince bağırsağa ulaşabilen miktarı, ısıya duyarlılığı, içeriğinde canlı organizma yer aldığı için de özellikle son kullanma tarihi ve bu tarihe kadar nasıl muhafaza edildiği gibi birçok faktöre dikkat etmek zorundayız. Piyasada yer alan çok fazla ürün, içeriğinde probiyotik olduğu iddia ediyor. Bu yüzden hekimler ve eczacılar ürünün içeriği ve etkinliğini tercih ederken, mutlaka kullanılan etken maddenin kalitesini ve suş içeriğini de sorgulamalıdır.
Bebekler için gaz damlası nasıl kullanılmalı?
Gaz damlaları çoğunlukla infantil kolik başladığı altında tercih ediliyor fakat prebiyotikler ve probiyotikler hekimler tarafından doğum anından itibaren tavsiye ediliyor. Tabii bu tavsiyeyi belirleyen kriterler arasında; anne sütü ve formüla mama ile beslenip beslenilmediği, normal doğum ya da sezaryen olması, düşük doğum ağırlığı gibi birçok faktör göz önünde bulundurulur. Ben bir eczacı olarak; doğumun ilk haftasından itibaren Lactobacillius Reuteri Protectis (DSM 17938) kullanılmasını öneriyorum. Hem immün sistem için yardımcı hem de infantil kolik olmasını önlemeye destek olduğu klinik olarak kanıtlanmıştır. Bunun yanı sıra benim de birçok danışanımın bebeklerinde sonucu gözlemleme fırsatım oldu. Aldığım geri dönüşler tavsiyemi destekler şekilde.
Özellikle Protectis yani DSM 17938 suşunu aramamın sebebi ise yapılan klinik çalışmalarda kullanılan suş olması ve hakkında çok fazla yayınının olması. Etkinliğinden ve güvenirliğinden emin olduğum, uzun zamandır da tedavide başarı sağlayan en önemli suşlardan birisi; yeni doğanlar gibi hassas bir konuda bu çok çok önem arz ediyor.
Günde 5 damla yeterli oluyor. Eğer yiyecekle birlikte verilecekse canlı organizma içerdiği için çok sıcak olmamasına dikkat etmek gerekiyor. Kaşıkla doğrudan oda ısısında verilebilir. Uzun süre kullanımda da herhangi bir sakınca bulunmuyor.
Örneğin BiGaia D Vitaminli Probiyotik Damla gibi, vitamin takviyesi de sağlıyorsa fayda oranı artacak mı? Tabii bu durum kullanım çağını etkiler mi?
2005 yılından itibaren, bütün yeni doğanlara beslenme biçimine bakılmaksızın, yaşamın ilk gününden itibaren 400 IU/gün D vitamini desteğine başlanıyor. 1 yaşına kadar da devam edilmesi isteniyor. Probiyotik ve D vitaminini bir arada sunan ürün, ebeveynler için de pratik bir çözüm olacaktır.
Bu ürünlerin kullanım sıklığı ne olmalıdır ve ne kadar süre ile devam edilmelidir?
Çok sayıda klinik çalışma; L. Reuteri’inin bağırsak mikrobiyotasını düzenlemede, enfeksiyonları ortadan kaldırmada ve enterik kolit, antibiyotikle ilişkili ishal, Helicobacter pylori (HP) enfeksiyonunun tedavisi, irritabl bağırsak sendromu, enflamatuar barsak hastalığı ve kronik kabızlık semptomlarını hafifletmede yardımcı olabileceğini gösteriyor. Ayrıca son yıllarda Lactobacillus Reuteri’nin; yara iyileşmesi, zihinsel sağlık, metabolizma ve miyoskeletal bakım dahil birçok hastalıkta etkili olan oksitosin hormonunu ve sistemik bağışıklık yanıtlarını artırdığı bulunmuştur. Sadece pediatri, gastroenteroloji değil, artık nörolojide de probiyotiklerin kullanımın önemini her geçen gün daha fazla duyurulmaktadır.
Antibiyotik gibi bağırsak florasının tahribata uğrayabileceği dönemlerde de kullanmak gerekir mi?
Biz eczanede antibiyotiğe bağlı ishalde çok sık tercih ediyoruz. Burada dikkat ettiğimiz en önemli husus ise antibiyotik ile kullanım eş zamanlı başlayacağı için, kullanacağımız probiyotik suşunun antibiyotiğe dirençli olması. En sık tercih edilen antibiyotik suşları ile birlikte kullanıldığında L. Reuteri etkinliğini koruduğu için antibiyotik rejimi ile birlikte güvenle tercih edilebilir.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Mikrobiyota, probiyotik ve infantil kolik ya da ishal gibi konularla sınırlandırılamayacak kadar geniş bir konu. Bizler sağlık profesyonelleri olarak eczanelerimizde, hastalarımıza bu konuyla ilgili 7/24 ücretsiz danışmanlık veriyoruz. Doğru ürün tercihi ve bunun hekim ve eczacı kontrolünde olması çok çok önemli. Hastalarımız bu tür ürünleri tercih ederken mutlaka sağlık profesyoneli gözetiminde eczaneden temin etmelidir. Herkese sağlıklı günler diliyorum.
ARA SPOT: Ben bir eczacı olarak; doğumun ilk haftasından itibaren Lactobacillius Reuteri Protectis (DSM 17938) kullanılmasını öneriyorum. Hem immün sistem için yardımcı hem de infantil kolik olmasını önlemeye destek olduğu klinik olarak kanıtlanmıştır.